Adnan
Deniz Yollarında çalıştığı için vapur seyahati hakkımız vardı. 1971
senesinde o haktan yararlanmak için şimdinin mavi yolculuk dedikleri
yolculuğu yaptık. Deniz yollarının vapurları yapardı bu yolculuğu. Daire
arkadaşları ile hep birlikte çok güzel bir gezi oldu. Gemimiz
Karaköy’den kalkıp, bütün iskelelere uğrayarak İskenderun’a kadar
gidip dönüyordu. 15 gün sürüyordu bu gezi. Her uğradığımız iskelede
karaya çıkıp bütün görülecek yerleri geziliyorduk. Yalnız burada
yanlış bir şey yazdım şöyle, her uğradığımız iskelede dedim. Çok
şehrin iskelesi yoktu o zaman. En hatırımda olanlar Marmaris, Dalyan,
İskenderun. Sandallarla motorlarla çıkardık karaya. Dalyanın bugün
bile iskelesi yok değerli kaplumbağaları rahatsız etmemek için. Gemimiz
geceleri yoluna devam ediyordu. Harika yemekleri yiyip ,
|
Gmide dans. |
salondaki
eğlencelere gidiyor, dans ediyorduk.
|
Harika yemekler yiyorduk. |
Bu eğlencelerden sonra vakit geçte
olsa, yine yatmak istemiyorduk. Denize karşı şezlonglara uzanıp,
mehtabı seyrediyor, mehtap yoksa da yıldızları seyre doyamıyorduk. O
zamanlar daha yıldızlar vardı. Onlarda mehtap kadar güzeldi, mehtap
kadar zevk verirdi. Şimdilerde nerelerde o yıldızlar bilmem ki.
|
Manavgat ve Gemide Caz. Resim yazısı ekle |
|
Manavgatta üçümüz. Resim yazısı ekle |
Ertesi
yazda, Yalova’da Zirai Mücadelenin kampına gittik. Hayatımın belki
en güzel günleriydi diyebilirim. Çok neşeli bir gurubumuz vardı. Denize
girmediğimiz saatler hep beraber oturur, bazen oyun, bazen de yün
örerdik. Çok zamanda müdürün neşeli hanımı anlattığı hikayelerle
güldürürdü bizi. 20 şer günlük devrelerdi.
|
Yalova kampında deniz keyfi..
|
Biz ilk devre giderdik
doyamazdık. 2. devre Ankara’dan gelenlerindi, aklımız kalarak dönerdik.
3. devre yer var derlerse yine koşardık. Çok anlaşmış bir guruptuk.
Gülmeden geçen bir anımız olmazdı. Neşeli esprili insanlar hep bir
araya gelmişti. Kamp başlangıcında karşılaşmalar, bitimimde de
geçirmeler, her şey eğlence idi. Ya bizde ya komşu kamplarda canlı
müzikli gecelerde daha bir güzeldi. Çadırdı kaldığımız yerler ama
onunda bir faydası vardı. Çadıra ancak yatmak için giderdik. Diğer
saatler hep gazino kısmında otururduk. O yüzden hep birlikte
yaşardık.
|
Çok güzel geçerdi günler. |
Biz böyle eğlenirken çocuklarımızda
anlaşmışlardı, onlarda güzel vakit geçirirdi. Serap orta okulu
bitirdiği seneydi. Bu arada artık kızımın da büyüdüğünü anladım.
Bir arkadaşımızın oğlu ile pek arkadaş oldular ama bu arkadaşlıktan
da öte biraz sevgi başlangıcı idi. Kendine bahis ettiğimde şaşırdı
aaa anlaşılıyor mu dedi. Buradaki arkadaşları hepsi iyi aile
çocukları idi. Hepsi kolejlerde okumuş, Avrupa’ya , Amerika’ya
gitmiş, akıllı bilgili çocuklardı. Serap ta ilk başta bu çocukların
bilgisine hayran olmuş, kendini onların yanında çok bilgisiz
hissetmiş. Onları gözünde büyütmüş ve içlerinden birine aşık olmuş.
Pek masumca bir başlangıç hep gözümüzün önünde ne diyebilirsin.
Buradan dönünce onlar İstanbullun bir ucunda biz başka ucunda. Ama
seneye yine beraberi, bilmem ki ne olur. Kışları okul ders,
telefonumuzda yoktu ki o senelerde görüşsünler. Yazları 20 gün kamp
ta beraberler. Onlar bir devre gelirdi. Annesi de benim çok sevdiğim bir
arkadaşımdı. Kışın bayağı uzak olduğumuzdan görüşmelerimiz çok az
olurdu. Kamp ahbapları arada bir toplanırdık ancak.
Erenköy
lisesi onuncu sınıfa geçtiği yaz, konservatuardan bir hoca ile
karşılaştık. Serapta o kadar güzel şarkı söylüyordu ki, Ayten
Alpman’ın şarkılarını söylerken herkes çok beğeniyordu. Hanıma da
söyledi, aman mutlaka gel konservatuarın imtihana gir dedi. Tam zamanı
imiş, gittik girdi ve kazandı. Derslere başladı. Yalnız Erenköy Lisesi
saat 3 te bitiyor, eve gelecek tekrar İstanbul Cağaloğlu ya
gidecek. Oradaki dersten çıkıp eve gelecek, harap oluyordu. Ders
çalışacak vakit yok, ağlıyordu yarın imtihan var ne yapacam diye. İyi
gitme o zaman dedim, anlaşıldı ikisi bir arada olmayacak. Gidip
öğretmene vaziyeti anlattım. Çok üzüldüler, aman ne kadar geniş bir
sesi var dediler. Liseyi bırakıp buraya gelsin diye teklif ettiler, ama
Serap liseyi tercih etti. Ben okuluma devam edecem dedi. Aklı okumakta
idi. Hem okurdu hem de yaramazlıkta yapardı. Bir arkadaşı vardı çok iyi
anlaşıyordu. Ona hep Yalova kampını anlatırmış. Kendide özlemiş
herhalde, bir gün arkadaşını da alıp birlikte gitmişler oralara kadar. O
gün onlara öyle bir macera olmuş ki hem eylenmişler hem de
kendilerini dünyanın bir ucuna gitmiş kadar heyecan yaşamışlar. Şimdi
hakikaten dünyanın bir ucuna, yani Antarktika’nın sıfırına gidince o
günkü günlerine ne kadar gülüyor.
leytil@gmail.com