40, 80 li senelerdeyiz.1982, Serap’ın Boğaziçi’nde Son Sene


80’li senelerdeyiz. Marketler açılıyor, her şey bollaşıyor. Şaşırıyoruz neler var böyle. Artık her aradığını buluyorsun. Beyaz eşya, mobilya, televizyonlar. Evler apartmana dönüşüyor. Her yerde 10 katlı 15 katlı apartmanlar. Yeni evlere yeni eşyalar. Sanki bedava dağıtıyorlar. Evinde koltuk kanepeler yenide olsa at yenisini al. Buzdolapları, çamaşır makineleri. Değiştir hepsini. Bizde yeni evimize taşındık ama ben koltuklarımı atamam. Büyüklerimden kalmış. Yalnız yüzünü değiştiririm.
15 katlı apartmanımızın 5 inci katındayız. Ev yapılırken ayrıldığımız komşularımızla yine bir araya geldik. Hep bahçelerde beraberken, ne tuhaf burada birbirimizi görmez olmuştuk. Bahçede tavuklarımız yok artık. Ama iyi ki kedimiz  akıllı çıktı, asansörle çıkmayı öğrendi. Bize gelen misafiri nasıl tanırdı şaşardık. Tamam, bu bize geliyor der, önden koşar adeta yol gösterir, sonrada onunla binerdi asansöre.

70’li senelere kadar bizim anahtarlarımız kapının üstünde dururdu. 80’li senelerde ne oldu böyle. İkişer kilit var kapıda. Daha sonraları üçte oldu ya. Asansörde rastladığımız biri ile şaşkın bakardık birbirimize, acaba sizde burada mı oturuyorsunuz diye sorardık. Hâlbuki eskiden aynı sokakta oturanlar birbirini tanırdı. Hele köşe başında ki bakkalımız, mahallede oturan herkesi tanırdı. Yabancı biri ev ararken ona sorsa, hemen tarif ederdi. Şimdi biz kendi apartmanımızda değil üst katımızda oturanı tanımaz olduk.


Son sene Rumeli Hisarında kaldıgı köşk
Serap Bogaziçine gidiyor.
 Birinci sene Erenköyden gidip geldi 2. devre okul yurdu sonraki seneler bebekte pansiyon.
 1982 Bogaziçi son senesi.
Yine ilk işi okula yakın yurt bulmak.Geçen sene Bebek deki minik odasında çok rahattı ama hanımın oğlu dönmüş,  Serap’a yer yok . Bu seferde okulda hocalarından biri Serap’a çok ilginç bir yer buldu. Okulun bahçesine bitişik kocaman bir konak. Tam önlerinde Rumelihisarı. Ağaçlar, yeşillikler arasından Boğaz manzarası. Yalnız yaşayan Amerikalı bir hanım, eskiden Amerikan konsolosluğunda çalışırmış. Birde kedisi var. Hanımla çok iyi anlaşıyorlar.  Hele kedisi ders çalışırken kucağına gelirse, mutluluğuna diyecek yok. Hanımda bu arkadaşlıktan çok memnun, bir yere giderken aklı kedisinde kalmayacak artık, çünkü kedisi emin ellerde. Bizim kızımız her bakımdan cesur korkusuz o koca konakta yalnız kaldığı gecelerde bile korkmazdı. Onun bütün korkusu gök gürültüsü, şimşek. O zaman da sarılırmış kedisine.  Bu evde yaşamak, ders çalışmak rahat, okuluna gidip gelmek daha rahattı. Evdeki başka odalara arada bir Amerikalılar, Kanadalılar gelip gidiyorlardı. Serap da onlarla pek güzel arkadaş oluyor, onları gezdiriyordu. Tam Amerika’ya gitmeden bu ona iyi bir staj oldu. Güzel bir sene geçirirken, Amerika okulları ile asistanlık anlaşmalarını da yapmıştı. Geçen sene arkadaşlarından her şeyi öğrenmişti.  Notları güzeldi. Hocaları da kendini iyi tanıyıp sevdiklerinden çok iyi referans yazmışlardı. Şimdi Amerika’da ki asistanlık için istenen sınavlara  gelmişti sıra. Robert Kolejinde iki sınava girdi. Biri İngilizce gramer sınavı TOEFL, diğeri de fizik ve matematik GRE. Onlarda güzel geçmişti. Her şey tamam olunca, en son, Amerika ya davet eden hocası bana telefon aç demiş. Konuşmasına bakacakmış. Serap helecan içinde, telefonla konuşuyorlar, çok güzel geçtiği belli. Sevinç içinde. Hocası o kadar beğenmiş ki, hemen yarın biletini alıyorsun geliyorsun demiş.

Diploma törenine babası, teyzesi hep birlikte gitmiştik.  Kızımız diplomasını alıp getirip babasına, bunu senin için aldım baba deyip vermişti. Tam da o günü babalar günü idi.
.Mezuniyet
O yaz, Boğaziçi Fizik bolumu uluslararası bir konferansa misafirlik ediyordu. Bu çok büyük bir şanstı. Dünyanın her bir yerinden gelmiş ünlü fizikçiler ile tanışacaktı. Gelecek misafirler için büyük bir hazırlık vardı. Koşuşturmalar, telaşlar Serap ta her şeyin içinde. Kalacakları yerler hazırlanıyor. Konferanslardan sonra Türkiye’yi tanıtma programları, geziler hazırlanıyor. Serap’ta büyük bir sevinç içinde koşturuyor. Konferans günleri haraketli geçiyor. Gelenlerden iki fizikçi ile çok samimi arkadaş oluyor, İstanbul’u, geziyorlar birlikte, çok eğleniyorlar.  Nihayet konferans bitiyor, şimdide Türkiye’yi  gezdir bize diyorlar. Otobüsle Marmaris, Bodrum’a gidip dönüyorlar.
Üniversite bitmiş, diploma alınmış, Amerika işi tamam. Şimdi artık hazırlanacak ve yolculuk. Kızımız bu seferde daha uzaklara Amerika’ya uçuyor.



.