32. 1974-75, Serap'ın Fenerbahçe Günleri

Serap’ın çok anlaştığı bir arkadaşı vardı.  Biz annelerde arkadaş olduk. Böylece çocuklarımızı beraberce gezdirir, yazın da denize götürürdük. Sandala binerdik,  hem gezer hem de onlar denize girerdi. Çıkınca evden yaptığımız sandviç ekmeklerini verirdik ellerine. Her şey hoşlarına giderdi. Ama artık büyüdüler yalnız gezmek istiyorlardı. En çokta Fenerbahçe ye gitmeyi severlerdi. Artık 10. sınıftalar, Cumartesi Pazar giderken Fenerbahçe ye, şimdi Cuma okul çıkışıda istiyorlardı. Birçok arkadaşı giderken onlarında kalırdı akılları.
Arkadaşını bisikletin arkasına alıp kaçmışlar.


Kimi zaman haber verir, bazen de benim onu gezdirdiğim gibi, o arkadaşını bisikletin arkasına alıp kaçarlardı. Böyle yaramazlıkları da olurdu zaman zaman.

Bizde 2 anne merak ettik bu kadar sevdikleri yer nasıl bir yer. Bir gün gittik, uzak bir masada oturup baktık, hep masalarda gençler oturuyor,  gülüşüp eyleniyorlar.
Fenerbahçe günleri.

Akşam eve gelince bana anlatırdı arkadaşlarını,  kim hangi okula gidiyormuş, kimmiş, ne imiş. Bu ara Bülent Ersoyda arkadaşları arasındaymış. Ondanda bahsederdi, biraz değişik bir tip diye. Bize kızlara pek bakmaz, hep erkeklerle arkadaşlık eder o derdi. İleriki senelerde uzun bir aradan sonra, onu televizyonda kadın kıyafeti ile gördü.  Eski gençlik günlerini bildiği için o haline aman ne kadar şaşırmıştı. Arkadaşlarını bana anlattığı kadar mesele yoktu. Ama bir ara anlatmaz oldu. Ben düştüm bir kuşkuya. Bayagı meraklandım üzüldüm. Yalnız kızıma güvenim vardı. Uzun sürmedi bu suskunluğu. Yine neşeli neşeli anlatmaya başladı. O zaman sevinirdim. Problem yok artık derdim.  Kadıköy semtindeki kamp arkadaşları da arada bir gelirmiş Fenerbahçe'ye, buluşurlarmış, ama onun esas görmek istediği uzakta, o gelemezmiş.

Fenerbahçe günleri..
Bu Fenerbahçe aynı zaman da
hayat dersanesi idi.
Orada değişik arkadaşlar tanıyıp
okullar hakkında
bilgi sahibi oluyordu. Kafasına
 koymuştu bir kere,
İngiltere de nasıl okunur diye
araştırıyordu. Orada
okuyan birini buldu mu çok sevinirdi, bilgiler alirdi.

Birde mahalle arkadaşları vardı
 Küçükken kâğıt bebek oynarlardı, mecmuaları keser ev eşası yaparlardı.
Daha sonraları arkadaşlar toplanıp bahçelerde birlikte eglenirlerdi..Birinin sesi güzeldi,  Serap'ta hem söyler hem gitar çalardı
Serap hem şarkı söyler hemde Gitar çalardı.
,
Ama, simdi büyüdüler, sokak başlarında erkek çocuklarının yollarını bekler oldular. Yolunu bekledikleri gençler daha ziyade üniversiteye giden gençlerdi. Okul dönüşü evlerine gelenlerin hangi saatte geldiklerini bilirler, o saatte kapıda olurlardı. Hatta bu gençlerin arasında hafta sonlarında ve okul tatillerinde ağabeyinin evine gelen bir gençte vardı.  Bu genç çocukta  bugünün Cumhur Başkanı Abdullah Gül idi. Ağabeyinin evi bizim Erenköy, İstasyon Caddesindeki evimizin karşısında, Kayserililerin evi diye bilinirdi.  Mahalledeki kızların üniversiteli çocukların yolunu gözlemeleri birazda meraktandı. Sağ salim gelecekler miydi acaba. 1970 li senelerinde üniversiteler çok karışıktı, patlayan bombalarla, silahlarla günde yüzlerce genç ölüyordu.


Serap ise daha ziyade bisikletle gezmeyi severdi.
Kendi yaşıtları arasında bisikletle gezen kız
arkadaşı olmadığı için, yaşıtı erkek çocuklarla
 gezerdi. Onlarla yarışmayı severdi. Birazda
yaramazdı, onlarla kafası daha uyardı.
Her şey de elebaşı oydu. İlkokuldan başlayıp,
lise sona kadar her sene sınıf başkanlığı yaptı.
Lisede okul başkanlığına aday seçilmişti.
Edebiyattan bir talebe, fenden de Serap.
Bisikletle gezmeyi çok severdi.
Diğer talebe müdürün yeğeni olduğu için
onun başkan olması isteniyormuş. Kızıma da
 sen fendesin, okul başkanlığı zor, derslerine t
esir eder zorlanırsın demişler. Seçim günü
Serap in koluna girip, apar topar alıp Fenerbahçe stadına götürmüşler. Marmara bölgesi liseler arası  koşu yarışlarında 4X4 100m bayrak gurubu için biri lazımmış. Eh pekâlâ koşalım diyor Serap. Koşuyorlar ve 3. geliyorlar. Bronz madalya ile okula dönüyorlar. Ama o günkü okul başkanlığını da diğer talebe kazanıyor tabi ki. Serap da sonradan gezi kolu başkanı oldu. Tarih hocası ile tatillerde Gaziantep, Uludağ, hafta sonları da müzelere geziler düzenlediler. Daha o zamanlardan belli imiş, uzaklara gitsin, yeni yerler görsün, maceralar yaşasın. Lise sonda artık iyice takmıştı kafasını İngiltere’ye gitmeyi. İlk önce dil kursuna gitmek sonrada Astrofizik okumayı planlıyordu. Anne olarak bende nasıl razı oluyordum bu maceraya atılmasına.