42. Koyun Adasında Robinson Hayatı


42  Koyun Adasında Robinson Hayatı 
Erdek’e yakın, Avşa ve Paşalimanı adalarının arasında, elektriği suyu olmayan Koyun Adasında ev yapmaya başladık. Bu sıralarda 10 ev vardı adada. Bir sene yılbaşına kadar kaldık. Elektrik yok, su yok, ot yok, ocak yok. Zor bir yaşam şekli. Ama âşık olduk bir kere adaya. Yaşamak zor, ev yapmak daha da zor. Paşalimanı adasındaki gençler çalışmak için gelirlerdi. Kimi kum çeker, kimi taş çıkarır, kimi temel kazardı. Bizde aralarında evimiz yapılıyor diye sevinerek dolaşır, onlara yardım ederdik.
Güzel geçerdi günler. Hikmet ağabeyinin terası genişti, iş dönüşü her geleni geçeni çağırır, birlikte çay içerdik. Çok seviyorduk o köylerde yaşayanları. Bizim en candan dostlarımız olmuştu onlar. Yılbaşına kadar kaldığımız kış onlarla ilginç günler geçirdik. Öğlen tatilinde ada da dolaşır. Kimi tavşan yakalar, kimi mantar toplardı. Köylerine gidince, yakaladıkları tavşanları asarlarmış bütün akrabalarının kapısına. Zaten bütün köy akraba. Mübadelede kendi arzuları ile gelmişler buraya. Her birine evler zeytinlikler, üzüm bağları verilmiş. Geçiniyorlar. Ama bizim gibi ada da ev yapan olursa, çalışmaya yardımcı olmaya gelirlerdi. Bazıları da kışın, Erdek’e, Bandırmaya gidip çalışırlardı.
1983 senesiydi, bin bir zorlukla bir oda mutfak, tuvalet yaptık. Evin en lüzumlu olan sarnıcıda yapıldı. Ama kapı pencere yok. Onları da Erdek te bu adayı seven, bütün zorluklara katlanan marangozumuza ısmarlamıştık. Ertesi sene gelirken de onunla birlikte geldik. Kapı ve penceremizi taktı. Geldiğinde burayı sevdiğinden gecede kalırdı. Hem burayı sever, hem de burada ki hayatımıza gülerdi. Güldüğü şeylerden biri şuydu. Geldi oturdu ama salonun ortasında bir buzdolabı. Yardım edeyim kenara çekelim dedi, biz yooo olmaz o orayı sevdi, nereyi severse orada durur. Aman ne kadar gülmüştü. Verin ben onu şuradan denize yuvarlayayım dedi. Evet bizim buradaki hayatımız böyle idi. Aygazla işleyen dolabımız bozulursa ustası yok, tamirinden ancak siz anlayacaksınız. Su terazisi ile evde gezdirin, nereyi beğenirse orada duracak. Gelinde gülmeyin. İşte ada yaşantımız. Her zorluğa karşı seviyoruz biz adayı. Ertesi senelerde yaptığımız tek oda da oturup, yavaş yavaş yukarı normal katımızı yapmaya başladık. Yine ustalar ile birlikte çalışıyoruz. İnsanın kendi evini yapması ne kadar zevkli imiş. Ama bir senede bitmez, kalan yine seneye devam. Daha neler neler yapılacak. Kışın koyunlar bahçeye girmesin, yoksa diktiğiniz ağaçları kemirir bitkileri yer. O zaman duvar lazım. En güzeli taştan ama onu da kendiniz yapın bakalım. Her sene bir sıra örün durun. Bende öyle yaptım. Duvardan sonrada Adnan la tahtadan kapımızı yaptık. Taş işi hoşuma gitti, sevdim bu işi. Meyilli olan bahçemize bir çok da merdiven lazım. Ara duvarları lazım. Ondan sonra da havuz. Taş ustası oldum çıktım.
Terasımızın çatısını da yaptık, artık sevincimize diyecek yok. Yakınlarımız gelsin, beraber güzel günler geçirelim. Şafağı, gurubu, mehtabı, denizi, koyları her şey çok güzeldi. Denize girmek için birçok koy vardı. Lodosta başka poyrazda başka koyda girilirdi.
Sonraki senelerde, Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım yaz tatillerinde Ekinli adasındaki dostlarına gelirlerdi. Denize girmek içinde bizim adamızın boş koylarını tercih ederlerdi. Boş bir koy, güzel bir deniz.  Pırıltılı bir kum, sanki altın serpilmiş. Bu pırıltılar denizin içinde daha da güzel parlardı. Emine hanımda burayı görmüş sevmişti.
Ada da tam bir Robinson hayatı. Evinde yiyeceği kalmayanlar balık yakalar, midye çıkarırdı. O seneler tavşanda çoktu, usulünü bilen tavşan yakalardı. Mevsim sonbaharsa mantar toplanır. Daha bitmedi, becerebilen koyun yakalasın. Serbes dolaşan koyunların sayısı belli değildi. Kekik ile beslendikleri için lezzetine doyum olmazdı.
İlk senelerde radyodan başka hiçbir teknoloji aletimiz yoktu. Gazete yok, telefon yok. Sessiz sakin. Tabiatla baş başayız. Sade böceklerin bıcırtısı olan bir dünya.
Adeta biz başka bir dünyadayız. Varsın buzdolabımız odanın ortasında dursun. Biz burada mutluyuz. Biz hayatımızdan memnunuz. Ama etraftaki adalarda, bilhassa Avşa adasının Yiğitler köyünde, adımız deliye çıkmış. Bizi, adayı görüp soran olursa, a onlar mı orada deliler oturuyor derlermiş.
Şimdi siz söyleyin, öyle ıssız bir adada, tabiatın tam içinde yaşamaya delilik mi denir?
leytil@gmail.com
Adada her sene bir sıra örerek Duvarlarıda kendim yaptım.



Duvar yap  Tahtadan kapı yap Yorulunca dadogru denize..
Evimiz Duvarını da kapısını da kendimiz yaptık ne kadar zevkli bir iş.
Evimiz hazır artık agabeyim Yengem gelsin Ablam gelsin.
Komşularla kahve sohbetleri