24. Celal Ağabeyim İsviçreye Gidiyor

Sait  ağabeyimler  Pangaltıda  oturuyorlardı,                
Caddebostan’a taşındılar. Celal ağabeyimler
 Kadıköyde, ablamlarda  Suadiyede  oturuyorlardı.
Pazar günleri  her hafta birimizde  toplanıp,
oyunlar oynuyor, konuşa  gülüşe  güzel  vakit
geçiriyorduk. Bu  Pazar  toplantılarını  arada
 bir annemlerde de yapıyorduk. Annemde  babamda çok sevinirlerdi.
Bütün  çocukları   etraflarında, ne kadar  mutlu  oluyorlardı. Annem bize  ne  güzel  yemekler  hazırlardı.  Hepimizin sevdiği  yemekleri  bilir  yapardı.   Kış  ortasında  bizi  şaşırtmak  için  sonbaharda  kendince  bir çalışmalar yaparak  domatesleri  saklar bize  domates  salatası  yapardı.  Hem de mis  gibi  kokan domateslerden. Bizde  domatesi  görünce  aman  ne  kadar  sevinirdik. Şimdi  domatesi  görünce  kim  seviniyor. Çünkü  özlemiyoruz ki   sevinelim. Her  an  elimizde  dolabımızda. Ama  eskisi gibi  mis  gibi  kokanı  nerede. Evet  eskiden  bizim  öyle  her  yiyeceğimiz,  her  mevsimde  bulunmazdı.  Bu yüzden  kızımda  sevdiği  bir  meyveyi  görünce,  anne  bu  çıktımı diye   sorardı. Çıktı  dersem  sevinirdi. Ne  güzel  günlermiş  o  günler. Şimdi  ne  girdiği  belli  ne  çıktığı. Girdi  kızımın  sözü, meyve  veya  bir  sebze,  mevsimi geçtiği zaman, kızım  girdimi  diye  sorardı. Çünkü  kışın  o  meyveyi  görmezdik  artık.

Bizim  zamanımızda  hanımlar  pek  çalışmazdı.  Çeşitli  ev işleri yanında, böyle  kışın  olmayan  meyvelerden  reçeller  yapılır,  sebzeler  kurutulur veya turşular  kurulurdu. Birde  evlerin  kilerleri  olur,  orada  raflarda  saklanırdı. Kışın gelen misafirine  böyle  sebzelerden  yemek  ikram  etmek  çok  hoşa giderdi. Çocuklarda  sevdiği  meyvenin  reçelini  çıkarıp  sevindirilirdi. Hanımlar  birde  o  senelerde,  çocuk  yuvaları  olmadığından çocuklarına   kendileri  bakardı. Bende  madem  evde  oturuyorum, yün  örmesini de  seviyorum, yün  makinası  alıp  örgüler  öreyim  dedim. Çok  güzel  şeyler  yapmaya  başladım. Yaptığım  ceketler bluzlar  çok  beğenildi, en  lüks  mağazalarda  satılmaya  başladı. Birde  komşum  vardı  oda  böyle  işlere  hevesli  ve  becerikli idi, bana  yardımcı   oluyordu. Yaptığımız  işleri  en  güzel  vitrinlerde  gördükçe  daha  çok  heveslenir,  daha  güzel  şeyler yapmaya  çalışırdık. Ablam da,  yengem de çok güzel  dikişler  diker,  örgüler örerlerdi , bazı  günlerde  bize  gelirler,  birlikte  hem  çalışır hem  güler,  güzel  bir gün  geçirirdik. Yengem  çok  neşeli idi, bizi  hep  güldürürdü.

 Celal ağabeyim  Kara  Yollarında mühendis  olarak  çalışıyordu. Konya ya  tayin  oldu. Onların  gidişine  çok  üzüldük, ne kadar  mutlu  idik  beraberken.  Hep  beraber ne  güzel  vakit  geçiriyorduk.


Konya da  bir  sene  kadar  kaldılar.                
Sonrada  Ankara ya  tayin  oldular.
 Orada  da  bir  kızları  oldu.
 Onun  bebekliğini  görüp  sevemedik.







 Ağabeyim Ankara Kara Yollarında  çalışırken kullandıkları  bir  makina  varmış,  hep  bozulurmuş,
 onlarda İsviçre den aldıkları  bu  makinanın  yenisini  ister dururlarmış. Ağabeyim bakmış  bu  makinanın derdi nedir, niye  bozulur ki diye. Araştırmış  bulmuş  derdini  ve  tamir  etmiş, yenisini de  almaya  lüzum  kalmamış.  Böylece  günler  geçiyor,  İsviçre  bakıyor ki Türkiye den  sipariş  gelmiyor. Bir  gün, Kara Yollarına  bir  mektup  geliyor. Siz  eskiden  bizden  şu  makinayı  alırdınız,  artık  almıyorsunuz.  Niye  acaba,  neden   almıyorsunuz,  diye  soruyor. Kara  Yoları da  cevap veriyor. Bir  mühendisimiz  tamir  ediyor,  onun  için  lüzum  kalmadı.  8  veya  10  gün sonra  bir  bakıyorlar  İsviçre den   2  kişi  geliyor. Sizin  bu  mühendisinizle tanışmak  istiyoruz,   onu  İsviçre ye  davet  ediyoruz. Bu  şekilde   İsviçre ye  davet  ediliyor  ve  gidiyorlar.

               


  İyice  uzak  düştük  ama  onlar  iyi  olsunlar da. Celal  ağabeyim  hakikaten,  çok  güzel  buluşları  olan  bir  insandı. Her zaman büyük,  küçük  bir  buluşları  olmuştur. Aklını  hep  çalıştırır  bir  şeyler  icat  edip  herkesi  şaşırtmayı  pek  severdi. Daha  radyonun  ilk  çıktığı  senelerde, tek  tük  evde  varken,  ağabeyim kendi  buluşu  ve  çabası  ile  kulaklıklı  radyo  yapmıştı. Bizi  ne  kadar  şaşırtmıştı.  Birde  Beylerbeyinde  yalıda  otururken,  yandan   çarklı vapurlardan  görüp,  yandan  çarklı  kano  yapmıştı . Herkez  ne  kadar  beğenmişti.  Bir  örneği  yoktu  o  kanonun. Yengemde  çok  becerikli  idi,  her  zaman  oda  bir  işler  yaptı. Yengem  İsviçre’deyken  ben  çok  marifetli  bir dikiş  makinesi  aldım kendime. Çok  memnundum,   yengeme de  tavsiye  ettim  oda  aldı. Orada  bile ne işler  yapmış.  Tekrar  Ankara ya   dönüşte  de hep  çalıştı. Mektuplaşırdık birbirimize  yaptığımız işleri anlatırdık.Agabeyim emekli olunca tekrar İstanbula döndüler. Kadıköyde oturdular.

 Dönüşlerine  ne  kadar  sevinmiştik. Yine  kardeşler  bir arada  olmuştuk.
Eski senelerdeki  gibi pazar toplantılarımıza devam ettik. Bu toplantılarımıza akrabalarda gelirdi. güle eylene çok güzel vakit geçirirdik. Uzun seneler böyle devam etti ama,
Celal ağabeyler bu seferde Marmarise gittiler. Yine ayrılık.


Like · · · Promote ·