8.Sait agabey askerden geliyor.. Büyük Amcamız Velet Çelebi İzbudak

Sait ağabeyim askere giderken, annem ne kadar ağlamıştı, o zamanda askere bir gidilir, ancak terhis olunca da geri gelinirdi. Öyle izinli gelsin veya anneler babalar gitsin gelsin, yoktu öyle adet. Ağabeyim, yedek subay olarak Karsta yaptı askerliğini. Harp yıllarına rastladığından, uzun sürdü onun askerliği. Evini bizleri ne kadar özlediğini yazardı. Askerde en hoşa giden şeyin, mektuplar olduğunu biliyorduk. Telefon yoktu o seneler. Bizde ona uzun uzun mektuplar yazar, havadisler verirdik. Ağabeyim de bize, orada yaşadığı olayları anlatır, gelince de anlatacağım çok şey var derdi. Anlattıklarının biri. Bir gece atı, askeri, ormanda tipiye yakalanıyorlar. Kaçacakları hiçbir yer yok. Tek ağaç kovuğu bulmuşlar, atla birlikte üçünün sadece başları kovukta. Tipi geçinceye kadar ancak hayatta kalmışlar. Donmak üzereyken kurtulmuşlar.
Sait Agabeyim Ablam ile Moda da

Birde gelişini anlatayım. O zamanki yolculuklar nasıl zormuş. Bir gün bize, yarın Kars tan hareket ediyorum diye telgraf çekmiş, 4 gün sonra aldık. Acaba şimdi nerde diye merak ederken, 6 gün sonra, yarın Erzurum dan hareket ediyorum diye telgraf geldi. 5. günü, Ankara da olduğunu yazdı. Artık ne zaman gelir diye meraktayız. Nihayet 3 gün sonra geldi. O kadar yorgundu ki, günlerce uyudu. Bir gün yemek için ne yaptıysak  uyandıramadık. Ablamın aklına geldi, yüksek sesle, Sait nöbet diye bağırmasıyla, ağabeyim fırladı ayağa. O halini hiç unutamam.

Sene 1942 Kadıköy de, altı yola çok yakın bir apartmana taşınmıştık. Annem Beylerbeyinde o kocaman evde bayağı yoruluyordu. Burası küçük ama rahat oldu. Sait ağabeyim askerden yeni dönmüştü. Celal ağabeyim daha askerde idi. Ablam Güzel Sanatları bitirmiş, Bursa da bir ipek fabrikasına desinatör olarak gitmişti. Bu durumda, bu apartman dairesi bize yeterdi.
Annemin burada bayağı kolaylaşmıştı işleri.
1942  Kadıköy.
Bende büyümüştüm, temizlik işlerini yapıyordum. Böyle olunca çabucak bitiyordu işimiz. Sokağa çıkıyor yürüyor, Kadıköyü tanımaya çalışıyorduk. Her sefer başka sokaklara sapıyor, yeni yerler görelim diyorduk.

Burada büyük amcamıza da yakın olmuştuk. Velet Çelebi amcamız, kışın Ankara da, yazın da Küçükyalı daki yalılarına geliyorlardı. Beylerbeyinden Küçükyalıya gitmek zor oluyordu. Kadıköy'e taşınınca, bir vasıta ile rahatlıkla gidiyorduk. Amca bizi görünce çok seviniyordu, ne yapacağını bilemiyordu. Benim gece kalmamı istiyordu. Bana akran vardı orada, onunla çok iyi arkadaştık, denize giriyor, bisiklete biniyorduk. Amcamızda bize oyunlar öğretiyordu, güzel vakit geçiriyorduk.
Amcamız  fevkalade, çok bilgili, alim bir insandı. Zamanının imkânsızlıkları içinde okumuş, mütemadiyen okumuştu. Mevlananın 19. batından torunu, ve de bir süre Konya Mevlana Dergâhı postnişini idi. Sayısız eserlerinin yanında, Mesnevinin Tercümesi 5 dilde basılmış, bütün dünyada tanınmıştır. Tokat ve Kastamonu da olmak üzere 20 sene milletvekilliği yapmıştır. Ayrıca Türk Dil kurumunu kurmuş, okullarda farsça, arapça ders vermiş, edebiyat bilgini, şair idi.
Saygılı, zarif edası ile nükteli konuşmayı severdi. Zamanının padişahlarından, Sultan Reşat, kendisini çok sevmiş saymış. Hep saraya davet eder, sohbet ederlermiş.

 Birinci Dünya savaşında, gönüllü Mevlevi alayını kurmuş, Miralay rütbesi ile Şamda, 3,5 yıl alay komutanlığı yapmış. Şamda iken benim babamda kendisi ile birlikte Mevlevi alayında imiş
Velet Çelebi Amca Çocukları ile.
Atatürk, Velet Çelebiyi, Çankaya’daki evin in yanında olmasını istemiş. Atatürk ve İnönü nünde sevdikleri dostları imiş. Yeni Ankara da, yaşına göre, modern hayata çok iyi uyum sağlamış. Latife hanım da,  Velet Çelebi ve ailesi ile çok iyi dost olmuş, onlarla sohbet etmeyi çok severmiş. Velet Çelebi ye dertlerini anlatır, oda kendisine nasihatler edermiş. Yine bir gün, Latife hanım şikâyetlerini anlatırken, Çelebi sükûnetle dinler, sonunda cevabı kısa, fakat ifadeli olur. Kızım sen bir kocayla değil, bir kaplanla evlendin. Kaplana gem vurulmaz!
Velet Çelebi Amca eşi Enise yenge Kızları Devlet.

Böyle bir insan, biz çocukları da çok severdi. Daha küçükken onlara gittiğimiz zaman, ne yapacağını bilmezdi, bize hazırladıkları oyuncakları verir. Nasıl oynayacağımızı öğretirdi. Bir çiftçi varmış, buraya buğday, buraya arpa ekermiş buradan evine gidermiş, derken bir leylek çıkardı meydana. Şimdi boya bakalım der, bir kutuda boya kalemi verirdi. Her yaşa göre vereceği oyuncak hazırdı. Leyleği çok severdi, hayırlı hayvandır der ve kendilerinde kaldığım bazı günlerde, toprak içinden çıkmış ağaç köklerinden leylek yapmayı öğretirdi. Bu yüzden çocukken, onlara gideceğiz diye sevinirdik.
Arkadan Zagfer teyze, büyyük kızı Emine, küçük kızı Devlet torunu Nebile..

Annemler 4 kız kardeş, amcaları onları da çok severmiş. Konya dan Ankara ya davet eder, kızları Devlet Şah tan ayırt etmezlermiş. Ayrıca yengede severmiş yeğenleri. Annem ve büyük teyzem evliymiş, ortanca teyzemi yanlarına çağırmışlar. Ama fazla kalamamış. Keman ve piyano çalarmış, kendide, seside çok güzelmiş. O yüzden talipleri çıkmış, evlendirmişler. Ondan sonra en küçük yeğeni çağırmışlar. Oda Devlet Şahlan çok güzel arkadaşlık yapmış. Teyzemin sonra anlattığı, Atatürk ün akşam eve dönme saatinde, onu görmek için mutlaka bahçeye çıktıkları idi, ama o bize bakmaz, yanımızda bir çocuk olursa ona bakardı diye anlatırdı. Teyzemde orada fazla oturamamış. Oda tambur çalardı, güzeldi de. Onun da orda kısmeti çıkmış, evlendirmişler.

Bir gün, daha Beylerbeyinde oturuyorduk, annem Küçükyalı’ya gidecez dedi. Ablamla biz hemen hazır, Celal ağabeyim nazlandı, ben gelmem dedi. Eh ne yapalım gelme. Biz gittik oturduk, niye Celal gelmedi dediler. Biraz sonra arkadaşlarla denize girerken bir de ne görelim, ağabeyim kanosuna binmiş, Beylerbeyinden buraya kadar, kürek çekerek gelmiyor mu? Olacak şey değil, bu kadar yol nasıl gelinir, yollarda ne akıntılar var, tek başına hiç dinlenmeden gelmiş. Herkesi şaşırtmaya bayılırdı. Velet Çelebi amcayı da şaşırttı. O kadar tatlı gülerdi ki. Yine tatlı tatlı güldü. Ağabeyimde onun gülüşüne pek mutlu oldu. Yorgunluğuna deydi.

 Kadıköy’e taşındıktan sonra sık sık gittik onlara. Gittikçede beni birkaç gün bırakmazlardı. Bende kendilerinde kalmak için can atardım zaten. Daha büyüdükçe, şimdi benim size eskileri anlattığım gibi, bende amcadan eskileri anlatmasını ister, büyük bir zevkle dinlerdim. Kendisine bilhassa Atatürk ile arkadaşlıklarını, sarayı, padişahı, Şam da babamla birlikte olan senelerini de anlattırırdım. Ah ne olurdu, şimdi hayatta olsaydı. O zaman aklıma gelmeyen daha ne sorular var, daha neler neler sorardım. Büyüklerinize eski günlerini, ailenizle ilgili günlerini anlatmasını isteyin. Benden size hatırlatma.
Çelebiler.
Birinci Cihan harbinde,
 Babamda Çelebiler ile birlikte Bagdatta.