1. 1928 Konya, 1929 İzmit, 1931 Beylerbeyi

Leyla bebek 4 aylik
Konyada 7 Mart 1928, Ramazana rastlayan karlı bir kış gecesinde dünyaya gelmişim. Benim viyaklamamla birlikte, pencerenin dibinde sahur davulu çalınmaya başlamış. Bu durumda ilk duyduğum ses, davul sesi olmuş. Annem Mevlana sülalesinden. Bu durumda bende Mevlana nın 21. kuşak torunlarındanım. Büyük amcamız Velet Çelebi İzbudak ile tanınırız.

Leyla bebek  6  aylık.
Büyük Babam da 1900 lerde Babalide, zamanının aydınlarına, gazete ve dergilerine kağıt sağlıyan kağıtçı dede diye anılırmış. Mevlana sülalesinden, aynı zamanda kağıtçı bir dedenin torunuyum. Anne, baba, iki ağabeyi bir abla ile mutlu bir aileyiz. Annem benim adımı Leyla koymak ister. Anneanne yeni ölmüş, onun adı Leyla imiş. Annemle  birlikte teyzelerden biride hamile olunca, Leyla adını koymak için kavgaya başlamışlar. Annem de kim kız doğurursa o koyar demiş, bu durumda Leyla adı benim olmuş.

Konya da doğmuşum ama, ayağım toprağına değmeden beş aylık iken, babamın  İzmit'e tayini çıkmış ve Konya'dan ayrılmışız. Bir buçuk sene sonrada İstanbul’a gelmişiz. Otuzlu seneler de büyük konak sahipleri, evlerini oda oda kiraya verirlermiş. Babamda böyle bir konaktan iki oda kiralamış. O zamanki konakların odaları, şimdiki odaların iki üç katı kadardı. Biz altı nüfuz birde büyükbaba bizimle gelmiş, yedi nüfuz. Normal bir yer buluncaya kadar, burası bizi rahat idare eder denmiş. Buraya bir Perşembe günü gelmişiz. Haftasına Perşembe gecesi, bizim odanın bacasında yangın çıkmış. Ağabeylerim ablam kaçmışlar. Annem benimi, babasını mı kurtarsın şaşırıp kalmış. Ben yürüyormuşum, annem babasını kucaklayıp, bana da gel benimle diyormuş. Bende o sıra pencereden bakıyormuşum, dışarıdaki telaş itfaiyeler benim pek hoşuma gitmiş, dışarı bakıp eğleniyormuşum, annemle gelmek istememişim. Annemin o andaki durumunu düşünemiyorum, hangimizi kurtarsın. Babamda yokmuş ki evde. Bana tekrar gel benimle demiş, tut eteğimden. Herhalde bakmışım annem gidiyor,  razı olmuşum tutmuşum eteginden. Neyse ki itfaiye erken gelmiş, yangın büyümeden söndürülmüş.
10 aylık Ablam ve Celalet agabeyim

Bir yaşındayım İzmit 
Biz şimdi ne yapacağız, hemen kalacak başka yer nerede bulacagız. Ne ise ki bir odamız daha var. Orada yaşamaya başlamışız. Bu ara büyükbaba iyice hastalanmış, yangının haftasına yine bir Perşembe günü ölmüş. Babam da o sıra bize yeni bir ev bulmuş. Aslında taşınmak için kendi çocukluğunun ve gençliğinin geçtigi, Beylerbeyinde ev aramış. Kurtuluşta bulunca oraya taşınmışız. Buradaki yaşantımızda Ermeni komşularımızla çok güzel dostluklarımız olmuş. Buradan taşındıktan sonra bile, uzun süre bu dostluklar devam etmiş.

1929 İzmit Annem Ablam Celalet agabeyim
Benim hayatımda ilk hatırladığım olay da burada oldu. Şimdiye kadar hep bana anlatılanlar ama bunu kendim hatırlıyorum gibi geliyor. Sokaktan değişik giyimli gençler, geçiyordu hepsi o kadar komikti ki, pek beğenmişim kahkahalar atıyormuşum. Ellerinde uzun saplı süpürgeler, ters olarak tutuyorlardı. Bizde 10 basamakla çıkılan bir katta oturuyormuşuz,  beni  demir parmaklıklı penceremize oturtmuşlar, süpürgelerinin uçlarını tuttuğumu hatırlıyorum. Hesapça 2 yaşlarında olmalıyım, ama bu yaşta ki bir hadise hatırlanır mı? Yoksa yine anlatılanlar mı aklımda kalmış, onu bilemiyecem.

Haşim Paşa köşkü ben 4y aşlarında
Annem babam ablam Türkan ve Zagfer teyze Celal agabey Lütfü.
Babamın aklı hep Beylerbeyin de. Yine orada ev ararken Küplüce de bulmuş. Oraya taşınmışız. Beylerbeyini istemekte haklı imiş, vapurla gidip gelirken bir gün, çok sevdiği bir arkadaşına rastlamış. O kadar sevinmişler ki, arkadaşı sana bize daha yakın bir ev bulalım demiş. İnşallah hanımlarda anlaşır, güzel arkadaşlığımızı devam ettiririz demiş. Hakikaten hemen kendi köşklerine komşu bir köşk bulmuş, bahçelerinin arasında da kapı varmış. Şimdi meraktalar acaba hanımlar anlaşacaklar mı? Hem de o kadar anlaşmışlar ki. O günden sonra gece gündüz, pek güzel günler geçirmişler. Şimdi gelelim buradaki evimize. Eski paşalardan birinin köşkü. Yalılar Caddesinden, Küplüce ye kadar uzanan bir arazi içinde, dört tane köşk. İlk başta kendi kızlarından biri oturuyor, diğerleri kiralık. Bizimki ikinci köşk biraz yokuşla çıkılıyor. Köşklerin her biri birbirine bayağı uzak ve arada hep yokuş var. Bahçedeki çam ve meyve ağaçlarına diyecek yok. Her mevsime göre meyve var. Yalnız annem bana burada yemek yedirememiş, çünkü bahçede her an yediğim meyveler, beni tok tutuyormuş.

Uçsuz bucaksız bir bahçe, ben her halde dört yaşlarında, istediğim gibi özgür dolaşıyorum bahçede. Şimdiki annelerin korkusu, kaçırma olayı yoktu o zaman. Aşağıdaki köşkte iki arkadaşım, bizden yukarda da iki arkadaşım var. Kendi kendime giderdim onlara. O kadar özgür o kadar rahat bir çocukluk geçirdim ki. Sade ben degil, o zamanlarda bütün çocuklar rahat, anneler rahattı. Gittiğim yerde eve dönme saatini bilmiyordum, karnım acıkmıyordu ki. Ama ben yine vaktinde dönermişim. Annemde şaşırır sorarmış, nasıl bildin yemek saatini deyince, tabak çatal sesi duydum, sofra hazırlıyorlardı geldim dermişim.
Ama bir gün öğlen olmuş ben gelmemişim. Annem pek meraklanmış. Nerede imişim, onu da bir dahaki yazımda anlatayım.

Ben dogmadan bir kac sene once
1922 Seneleri Anneane Annebaba Babam Annem arkada Teyze önde Celalet Sait agabey Ablam.