Serap Yeni Zihnipaşa okulunun ilk mezunu. 5. sınıf karnesi ile |
Osman Kuzu, SabihKuzu kardeşler.
İlk onlardan rica ediyoruz, bizi kırmıyorlar, kısa zamanda perdeler hazır. Arkadan neler lazım, yemek pişmese bile okula ocak lazım, tabaklar, bardaklar, fincanlar, temizlik malzemeleri, neler lazım değil ki. Bütün bir yaz çalışıyoruz. Açılış gününde okulumuz tamam. O kışta aidat topluyoruz. Hem eksik tamamlıyor hem de ihtiyacı olan talebelere yardım ediyoruz. Aman ne güzel bir meşgale çıktı bana.her şey tamam ama müsamere salonunu bir türlü tamamlıyamıyoruz, salona iskemle koymamıza bir türlü razı olmuyor, müdür bey. Onun istedigi yerli koltuk.
Bize sonra izah ediyor. İskemle olursa kaldırmak kolay onları hemen kaldırır oraya iki sınıf yaparlar. Bir okulun müsamere salonu mutlaka olmalı.
Zihnipaşa ilk okul hocasları Jale ve Necla hocaları ile birlikte. hanımla |
Kızım seviliyordu, öğretmenleri bize geliyor görüşüyorduk. Yalnız kızımı kıskanan lar annen hep okulda onun için sen çalışkansın demeye başlıyorlar. Orta okula gideceği zaman, ama bak sakın bir daha orada da okula gelmek yok, okul derneğinde falan da çalışma demişti.
Serap artık orta okullu Benim bisiklette onun olmuştu artık. |
Evet orta okula başlayacak. Gideceği okul Erenköy Kız Lisesinin orta kısmı. Kayıt olmaya gittik. Lisan kura ile çekiliyor. Fransızca çıktı, aman kızımda bir ağlama sormayın. Erenköy Lisesi böyle bir ağlama görmemiştir herhalde, yer gök inledi. Hayatta kızımın böyle ağladığını görmemiştim. Kayıt olamadan çıktık okuldan. Ama ne yapacaz, mecburen o okula gidecek. Okul yakınımızda, tanınmış iyi bir okul. Bu seferde baba gitti kayıt için, bende kızımla konuşmaya başladım, bak kızım babanda Fransızca çekebilir, sakın üzülme hakkında hangisi hayırlı ise, sonrada İngilizceyi öğrenirsin, iki lisan öğrenmiş olursun dedim. Ve hakikaten babada Fransızca çekiyor. Ne ise konuşmam faydalı olmuş hiç ses yok.
Okul tek tedrisattı, eve 3 te geliyordu, soyunup elini yüzünü yıkadı mı kahvaltı sofrası hazırdı, o zaman karşısına oturup onu konuştururdum, okulda neler yaptınız, yarın için hangi dersi çalışacan, eğer öğretmen anlatacaksa sende bir kere o derse göz at derdim. Onun o kadar faydası olurdu ki, dersi daha iyi anlardı. Yarınki çalışacağın dersi bana anlatmak istermisin derdim. Öğretmen ödev verdi ise bana söyler ona faydalanacağı kitaplar bulurdum, evde yoksa da alırdım. Bir sefer biyoloji öğretmeni hayvanlarla ilgili ödev vermiş, bende ona hayvanlı bir kitap aldım. Evde de ne çok hayvanlı kitabı vardı ama onlar kesilmez. Bunu da nasıl kesti üzülerek, ama bu bir dersti. Yaptığı ödevler her zaman çok güzel olurdu, hep duvara asılırdı.
Bu kahvaltı sohbetlerinde iyi kötü ne olduysa anlatırdı bana. Bir günde daha ilk okulda, araba ile gidip gelirken, okullarından bir çocuğun rahatsızlık verdiğini anlattı. Mahallemizin çocugu idi biraz yaramazdı. O zamanlar hep bahçe içinde tek tek evler. Onlarda hemen 2 ev ötede oturuyorlardı. Babasının atlı arabası vardı, oda ata binerdi. Sokaklar boş rahat rahat koştururdu atını. Bende bir konuşayım çocukla dedim. İlk başta onun ne güzel ata bindiğinden bahsettim. Sonrada, bak oğlum siz yakın komşusunuz, böyle yakın komşu çocukları, aynı mahallede oturanlar kardeş sayılır. Serap'ın ağabeyi yok, sen ona ağabeylik yap, göz kulak ol, rahatsızlık veren olursa sen onu koru. Yumuşak bir konuşma. Onu ilk önce yüceltme her halde hoşuna gitti ki, o günden sonra okulda, yolda her yerde onun koruyucusu oldu. İyi kötü her zaman her şeyi bana anlatmasını isterdim. Bu ilerde de hep böyle devam etti ben onun hem annesi hem arkadaşı idim.