39. 1982 Yazı Koyun Adası Kışı Bogaziçi Üniversitesi.

Yazları hep birlikte Koyun Adasındaki amcasının evine gidiyorduk. Serap’ta seviyordu burayı. Kışınki derslerin yoğunluğundan sonra buranın tadını çıkarıyordu. Arkadaşları da vardı. Onlarla bayağı yaramazlık yapardı. Kendi evimizi yapmadan önce uzun seneler amcanın evindeyiz, amca titiz ama o pencereden kaçardı. Adada ki arkadaşlarını da toplar, birde balıkçı motoru olan bir arkadaş, doğru Avşa Adası. Gece eğlenceleri vardı orada.

Yazın Koyun adasında deniz keyfi.

Başka bir günde küçücük kayık ile ada turu yapmaya kalkarlar. Bir tarafta sakin olan deniz, burunu dönünce coşmuş ne türlü. Vazgeçerler ama dönemezler. Adamakıllı mücadele ederler dalgalarla. Epiği korkulu anlar yaşarlar. Yaşadıklarını helecanla konuşurken öğrenirdik bizde. Yine elebaşı olmuştu burada. Boyuna bir yaramazlıklar yaratırdı.

Ada da büyük arsaları olan biri sebzeler yetiştirirdi. Bir sene karpuz dikmiş çok bereketli olmuş. Motora koymuş diğer adalara götürüp satacak. Bizim koca yaramaz kızımız hevesleniyor beraber satalım diye atlıyor motora. Akşama kadar diğer adaları dolaşıp satıyorlar eğleniyorlar. Buda değişik bir hayat, pek hoşuna gidiyor.

Yaz sonu eve dönecez,  Avşa dan vapura biniyoruz. Serap bize iskemle bulup bulup getiriyor hepimizi oturtuyor. Etraftan Serap’ı tanıyan gençler laf atıyor. Bakın karpuzcu kız şimdide iskemle satıyor diye. Evet bizim kızımız biraz yaramazdı. Acaba ilerde Hürriyet gazetesinde röportajı çıkınca Antarktika Güney Kutup noktasına ilk giden Türk kadınının o karpuzcu kız olduğunu tanıyacaklar mıydı?

Üniversite günleri.

Mevsim sonunda okulunu özlerdi. Yalnız ikinci sene okul yurdunda kalma imkanı olmadı. Yine yurt arama telaşı. Bu seferde okulun üst kapısına yakın bir yurt buldu, orada kaldı. Pek memnun kalmadı ama yinede gelip gitmekten daha iyi idi. Çok çalışıyordu. Kendi ikinci senesi ama arkadaşlarından üçüncü sınıfta olanların Amerika ya gitme araştırmaları başlamıştı. Serapta onlardan neler lazım neler yapılacak öğrenmeye başlamıştı. Burada okuyanların çoğunun en büyük arzuları Amerika da doktora yapmaktı. Amerika ile yazışarak oradaki okullardan broşür istiyorlardı. Şartları öğreniyor, kendi arzularına uyan bölümleri araştırıyor, asistan olma imkânı nasıl, her bir şeyi inceliyorlardı.  İkinci senesini güzel notlar alarak bitirdi. Amerika’ya gitmesi, orada asistanlık kazanması için  iyi notlar alması lazımdı. Hemde iyi notlar alırsa burada da üçüncü sınıftan itibaren birinci ve ikinci sınıflara asistan olunuyordu.
Yaramaz kızımız temelde yürüyor..

Notları yeterli oldu ve üçüncü sene asistan oldu. Bu asistanlık için az birde para alınıyordu.  Geçen seneki yurdu pek sevmedi. Yeni bir yurt aradı, bu seferde Bebek kapısına yakın bir ev buldu. Evde tek başına yaşayan bir hanım, tek bir odasına pansiyoner arıyormuş. Küçücük bir oda. Serap odayı bize tarif ederken iki kişilik yatak kadar bir oda demişti. Sonra gidip gördüğümüzde tarifi çok doğru idi. Ama onun en aradığı gürültü olmayan bir yer. Odası küçük ama salonu kullanma imkânı vardı. Hazır olan yemeklerini rahatlıkla ısıtıp salonda yer, odasında da yatağının üstüne yayılır çalışırmış.

Okulda ve evinde güzel bir sene geçirdi. Yalnız çok çalışıyordu, Cumartesi Pazar günleri evde çalışırken dinlenmek için kafasını dışarı uzatıp bakarken bu güzel havalarda da böyle evde oturulur mu diye isyan ediyordu. Okulun çok gezileri olurdu ama gitmezdi. Sorardım nasıl gidenler memnumu derdim. Bir Uludağ  gezisi için cevabı şöyle oldu -- gidenlerin yarısı arap, yarısı da topal olmuş--.
Kendinin  üçüncü senesi ama arkadaşlarının dördüncü yani son seneleri. Amerika dan asistan olarak kabul edilmişlerdi, gideceklerdi. Şimdi sıra kendine geldi. Artık oda iyice öğrenmişti neler yapacağını. Dördüncü sınıfı okurken yine asistanlık yaptı, bir yandan da Amerika için hazırlıklara başladı.