Serap Tilav Güney Kutup noktasına giden ilk
Türk kadını oluyor. Hürriyet Gazetesinin Amerika şubesi Serap ile kontağa
geçip, röportaj yapmak istiyorlar. Tam o sıralarda yine bir Türk bilim kadını
Kuzey Kutbuna en yaklaşan Türk olmuş. İki Türk bilim kadınının başarılarını Dünya
Kadınlar Günü için özel bir yazı dizisinde anlatmayı tasarlamışlar. New York’a röportaj için davet edildiler. İki maceracı
bilimcilerde böylece birbirleri ile tanışmış oldular. Röportajdan sonra Serap
bize telefonla bildirdi. 9 Mart 1992 günü Hürriyet gazetesi almamızı söylüyor. Kızımızın macerasını gazetede okuyoruz. Gidip geldikten sonra bize telefonda anlatamadığı her şey orada
yazıyordu. Beş gün üst üste çıkan detaylı bir yazı dizisi idi. Bizde çok zevkle
okuduk, gururlandık.
O günü akşama kadar telefon susmadı, okuyan bizi arıyordu. Herkes in pek hoşuna gitmiş. Serap`ı kutluyor başarısının
devamını diliyorlardı. Daha sonrada Türkiye’ye geldiğinde Star TV’nin Anahtar
programında röportaja çıktı. O gece televizyondaki konuşmasında da, sorulan
soruya, Dünya ya döndüğümde diye başlamıştı. Evet her fırsatta oranın hiç dünya
ya benzemediğini anlatıyordu.
Ama her şeye rağmen daha senelerce gitti, şimdiye
kadar 15 Antarktika seferi yaptı. Kimi zaman rahat kimi zaman da bayağı zorluklarla
karşılaşıyordu, her seferi değişik bir macera idi. Bizde o gidip gelinceye
kadar merakla ondan haber bekliyorduk. İlk gidişlerinde iletişim çok zordu.
Sadece haftada bir, Pazar günleri tek yönlü telefonlardan edebiliyordu. O zaman
da ancak birkaç kelime konuşabiliyorduk. Mektup veya bir kart atsa ancak 2, 3
ay sonra elimize geçiyordu. İleriki senelerde bu haberleşmeler biraz daha rahatladı.
Eskimiş Amerikan askeri uyduları Antarktika’ya iletişim servisi yapmaya başladı,
Güney Kutbuna internet geldi. Kutuptan uydular göründüğü sürece telefonla
konuşulabiliyor, günde 12 saate kadar iletişim sağlanabiliyordu.
En heyecanlandığımız günlerde dönme günleri
idi. Hem orasını çok sevdiği için, hem geride bıraktığı arkadaşlarından ayrılamadığı
için hep son uçağa kalıyordu. Şubatın ortaları oluyor, Güney Kutbuna kış
yaklaşıyor, rüzgârla -70 dereceye düşlen ısılar görüyorlardı. Eğer hava bozarda
uçak onları almaya gelemese, 9 ay orada kalırsa, ne yapar diye çok
meraklanıyordum. Kışın orada kalan 8 fizikçi arkadaşları için bile üzülüyordum.
Düşünemiyordum o karanlık diyarda nasıl geçer 9 ay.
Serap`ın anlattığı, orada kalan arkadaşları
için, güneşin batışı büyük bir olay, doğuşu ise düğün bayram oluyormuş. Kışın ise
Aurora seyretmek en büyük eğlenceleri oluyormuş. Çektikleri bir videoyu
seyretmiştim, bu kadar güzel bir tabiat olayı olamaz. Kutuplara yakın
bölgelerde görülen, mavi, yeşil, mor ışıltılı dans eden bulutlar gibi olağan üstü
bir gökyüzü olayı.
Çalışmaları sırasında birçok zorluklarla
karşılaşıyordu, ama başlattığı bu projenin peşini bırakmıyor, bütün güçlüklere göğüs
geriyordu. Her gidişinden sonra çalışmalarından dolayı kendine madalyalar
teşekkürler veriliyordu. 2005 senesinde ise Antarktika’da bir dağin tepesine kızımızın
onuruna Tilav Cirque ismi verildi. Transantarktik dağ zincirinin başlangıcı
olan, bir çok buzul nehrinin denize ulaştığı, kıyıya yakın bir bölge. Bölgedeki
dağların tepeleri buzulların oluşturduğu çanak şeklindeki alanlara dönüşmüş. Bu
alanlara coğrafyada Cirque denirmiş. Dört tane yan yana çanaklardan her birine, kızımızın
ve üç astrofizikçi arkadaşının adının verilmesinden bu çalışmalarının ne
kadar değerli olduğu anlaşılıyordu.