51. Antarktika’ya Yolculuk

ABD’nin Wisconsin eyaleti Madison şehrinden, 17 aralık 1991 de, Antarktika’ya yolculuk başlıyor. İlk etap Chicago – Los Angeles, 4.5 saat. Aynı güne uymadığı için bir gece orada dinlenecek. Ertesi günü Los Angeles hava alanında Antarktika’ya gidenlerle buluşuyorlar, bir yetkili elindeki listeden isimleri çek ediyor. Evinin kapısından çıktığı andan beri her an takip ediliyor.

İkinci etap Los Angeles-Hawaii-Yeni Zelanda’nın Auckland şehri. 14 saatlik yolları var. Bir saatliğine Hawaii ye inip, yolcu değiştirecekmiş uçak. Serap’ın tabii ki hemen aklına geliyor, dönüşte Hawaii de inip biraz dolaşmalı. Auckland’a indiklerinde yine bir yetkili karşılarında. Yine sayım var. Ellerindeki bilimsel aletleri gümrükten özel yollarla geçirmek için alıyorlar. Sonra dışarı çıkıp başka terminale yürüyecekler. Güney yarım küresi tam yaz sıcaklarını yaşıyor. Kışın ortasından kalkıp bu tropik-altı yere inince, ağaçları, çiçekleri görünce ay ben cennete mi geldim diyor. Orada da aklı kalıyor, dönüşte buraya da uğramalı.

Üçüncü etap, Yeni Zelanda’nın güney adasındaki Chistchurch şehri. Yetkililer Antarktika grubunu alıp hemen Amerikan askeri üstüne götürüyorlar. O anda askeri disipline girdiklerini anlıyorlar. Ellerine her an ne yapacaklarını belirleyen liste verip otellerine yolluyorlar. Ertesi sabah eğitim semineri ve giyindirilmek için geri dönecekler.

Her gittiği yerden telefon edip nerde olduğunu anlatıyordu. Bizde elimizde harita, adım adım onu takip ediyorduk. Chistchurch’den ettiği telefonda nihayet yolun yarısına geldik, aslında esas yolculuk bundan sonra başlıyor diye anlatıyordu. Otelde daha önceden varmış ama orada takılıp kalmış Antarktika yolcularıyla tanışıyorlar. Hava Antarktika’ya uçmak için uygun değilmiş, bekleyip duruyorlarmış. Ertesi gün askeri üste döndüklerinde kendilerine verilen talimat da öyle. Üç günden önce gidemeyeceklermiş. Askeri talimatlardan sonra iki asker torbası dolu giysileri deneyecekler. Hepsini görünce ilkin şaka gibi geliyor. Özel maddelerden yapılmış iç pantolon, boğaza kadar uzun kollu iki gömlek, kolsuz yelek, üstüne iki katlı kalın kürk parka, özel çoraplar, kürklü buz çizmeleri, tüm başı ve boynu kaplayan kar maskesi, kürklü eldivenler ve kar körlüğünü önleyecek gözlükler. Giyindiğinde nerede ise hareket edemeyecek kadar ağırlaşmış. 10 kilo gelen çizmelerle üzerindekiler 25 kilo ya yakınmış, değerleri ise 3 bin dolar civarındaymış. Bu kıyafetlerle ancak robot gibi yürüyebiliyorum diyor.

Şimdiye kadar her fırsatta telefonu ihmal etmedi, bizi merakta bırakmadı, ama bakalım bundan sonra ne yapacağız, nasıl haberleşeceğiz. Antarktika ile sadece günde bir kaç saat kontak kurulabiliyormuş. Oda ancak uydu geçerken.

Bundan sonrasını kızımın tuttuğu kısa notlardan toparlayıp yazıyorum.

Uçağımızın ne zaman hareket edeceği bilinmiyor. 8 saatlik yolumuz var. Rüzgarsız uygun hava bekleniyor. Bu havayı 3 günde 5 günde bekleyebilirmişiz. Aslında harika bir yerdeyiz. Çıkıp etrafta dolaşabilsek isterse günlerce kalalım, ama buradan uzaklaşmak yasak. Her sabah askeri üste geliyoruz, kendimizi gösteriyoruz, bugün git yarın gel diyorlar. Hafta sonu oldu, askerler hafta sonu çalışmazlarmış, o yüzden iki gün daha uçmamız ertelendi. Eh artık sahile gidip denize girelim bari dedik. Gide gele hepimiz çok iyi kaynaşıp arkadaş olmuştuk. Hep birlikte sandviçlerimizi yapıp biralarımızı alıp sahilde piknik yapmaya gittik. Rüzgârlı rahat bir havaydı, güneşten yandığımızı hiç fark etmedik. Ama akşamına çıktı acıları. Benim ayaklarımın üstü ikinci derece yanmış. Hastanelik oldum yani. Pansuman yapıp kremler verdiler. İyi ki yarın gitmiyoruz. O kalın yün çorapları bu yanık ayaklarımın üstüne nasıl giyerim.

Pazartesi sabahın 3’ünde asker gibi kapılarımıza güm güm vurarak uyandırdılar. Bir saat içinde hazır olun otobüs gelip alacak sizi, hava düzelmiş hemen uçuyormuşuz. Gittik, bizi hazır bekleyen torbalarımızı alıp sıraya girdik. Etrafta kontrol köpekleri var, aman ne sevimli şeyler, sevmek istiyoruz ama asker bağırıyor. Kopeklerle arkadaşlık yasak. Eğer onlarla oynarsanız size alışırlar, kontrol edeceğine iltimas geçerler diyor. Gülüyoruz. Artık askeriz, her kurala uyacağız. Hava çok sıcak ama biz tam giyimli bir şekilde, hazır ol durumda bekliyoruz.

Nihayet haber geldi hava düzelmiş, uçak hazırmış. Çok sıkı bir kontrolden geçiyoruz. Arkadan yine köpeklerin kontrolü. Tam uçağın kapısında kulak tıkayıcı ve de iki kağıt torba içinde yiyecek verdiler. Bir tanesini ne zaman acıkırsak yiyebiliriz, ama ikincisini eğer uçak düşerse veya olmayacak bir yere inmeye mecbur kalırsa, kurtarılıncaya kadar aç kalınca yemek için saklayacakmışız. 8 saatlik yolumuz var.

leytil@gmail.com