68. Amerika’da Neler Öğrenmişim

Pek güzel geçen bir geziden sonra döndük evimize. Bir rüyadaydık sanki, uyandık. Gidişte pek acemi idik ama dönüşümüz kolay oldu. Evimizi özlemişiz diyemeyeceğim, yok yok hayır, aklımız o güzel yerler de, kızımızda kalarak geldik. Yeni yerler tanımak ne güzeldi.

Birde maket ev yapmayı öğrenmişdim. Gelir gelmez hemen başladım çalışmaya. Aman ne zevkli geldi bu çalışma. Malzemeleri de kendim icat ettim. Sanki eskiden beri maket ustası gibi hiç zorlanmadan yaptım ilk evimi.  Eh tamam o zaman bana iş çıktı, maket yapmaya devam. İlk deneme evden sonra, kendi gelin geldiğim, kızımın doğduğu ahşap evimizi yaptım. Arkadan Atamızın Selanikteki doğduğu pembe konak, Eskişehirde odun pazarında İnönünün İnönü savaşında kararğah olarak kullandığı evi, Safronbolu evleri. Böylece devam etti.
Yaptıklarımı yeşillikler arasına veya  havuz başına koyunca sahici ev gibi duruyorlardı.

Bu yaşta Amerika’ya gittim ne zevkli bir iş buldum, daha önce gideydim neler yapardım. Orada sade maket ev malzemeleri değil hakiki evini bile malzemelerini alıp herkes kendi yapıyor. Bizde Serapla ne evler yapardık.

Evleri yaptıkça yapmak istiyordum. Görenler de sergi açmamı öneriyordu. Eh artık sergilik oldular açayım dedim. İlk başta Bağdat caddesinde Emlak Kredi Bankası sergi salonunda 10 Kasım 1995’te  bir kokteyl vererek açtım sergimi. Çok beğenildi Ankara TRT 2  televizyonundan, birde TGRT hanımlar saatinden çekim yapıldı. 15 gün derken uzadı bir ay açık kaldı. Sergi sırasında Vakko dan gelip beğendiler onlarda da sergi yapmamı istediler.

Oradan Mimarlar Odasına, sonra 1996 İstanbul Habitat 2 de sergilendi. Maketler evden bir çıktılar bir daha dönemediler. Evler artık Mimarlar Odası’nın olmuştu.

19 Mayıs 1996’da Ataköy’de ki Yunus Emre Kültür Merkezinde, Samsunlular çok büyük bir hafta hazırlamışlar. Bendende sergi yapmamı istediler. Oraya da götürdüm evleri, orada da çok ilgi gördü. Bu etkinliğe katkım olduğu için birde Teşekkür Sertifikası aldım.

Evleri Mimarlar Odasından alıp Ataköy’e götüreceğim sıra vasıta gelsin diye beklerken, Yıldız Sarayı müdürü geldi. Evleri görünce bakışını hiç unutamam. Götürmeyin bizde de sergi var,  Sarayda da sergileyelim dedi. Vaziyeti anlattım dönüşte size getiririm diye söz verdim.

Maket evleri yaparken yün işlerine de devam ediyordum. Eskiden beri örgüleri beraber yaptığım kızım evlenmiş, birde kızları olmuşdu. Hep bizim karşı daireye gelmek isterdi. Oda oldu, kızımızın dairesi boşalınca o taşındı, artık karşılıklı oturuyor, daha zevkle uyum içinde çalışıyorduk. İnsanın sevdiği bir komşusu olması ne güzel şeymiş. Hem komşu, hem çalışma arkadaşı.

Örgülerimiz çok beğeniliyordu, en lüks mağazalarda satılıyordu. Sheraton otelinde, Nişantaşı’nda Divina mağazasında. Birde Kartopu Bağdat caddesinde mağaza açmıştı,  bizim işler bayağı çoğaldı. Defileler yapıyor, Almanya’ya fuarlara gidecek örgüleri hazırlıyorduk.

Çalışıyor, her şeye yetişiyorduk. Annesi yaşında idim ama bana abla diyordu, Tülin Günaydın Kahraman çok akıllı, becerikli, çalışkan ve neşeli idi.  Zor ve karışık örgüleri bile severek yapıyordu. Her meziyet vardı onda. Bana kızımın yokluğunu hissettirmiyordu. Kızı da maket evlerle oynuyor, oda bana torun zevkini tattırıyordu.

Birbirimizi çok seviyorduk. Gece gündüz beraberdik, gündüz çalışır gecede eşlerimizle birlikte oyun oynardık. Yaşarken insan anlamıyor, ama bizim gibi yaşlanıp eski günleri düşününce böyle dostlukların kıymetini o zaman daha iyi anlıyor. Ne güzel günlermiş.

Yalnız bu sıralar Adnan rahatsızlandı, doktorlar muayeneler sonucu bypass ameliyatı oldu. Bu günlerde yine genç komşularımız bizi yalnız bırakmadılar. Ameliyat olurken kan lazım olursa diye, kendi gibi genç arkadaşları ile kapıda beklediler. Hastane günleri, nekahet devresi, hep birlikte atlattık. Kızımızda Amerika’dan koştu geldi, oda komşularımızın yakınlığına sevinmişti.

Bu sıralar evlerimi  müdürün arzusu üzerine Yıldız Sarayında bırakmıştım. Oradaki ilk sergimi de 18 - 24 Mayıs 1997’de müzeler haftasında açtım. 2 sene sonra, yine 18 - 24 Mayıs müzeler haftasında açtığımda huzurevi arkadaşları ile gitmiştik. Artık evler Yıldız Sarayında kalıyordu. Yine sergi isteyenler oluyordu, mesela İstanbul Lisesi gibi, alıp sergiliyor tekrar Saraya götürüyordum. Bu durumda uzun süre Sarayda kaldılar.